“Söylemiştim" Demeden Önce Dilimizi Isıralım
“Bak gördün mü ben sana söylemiştim”.
Haydi itiraf edelim hepimizin ağzından kaçıyor bu söz arada sırada.
Belki çok arada sırada kaçanlar (insanız sonuçta) hadi idare edilir de, çok sık ve sürekli tekrarlananların çocuklarımızın uyumu ve özgüveni üzerinde olumsuz etkileri yüksek ihtimal.
Bak gördün mü söylemiştim sana…
- deneyince bu yemeği beğeneceğini
- üzerini giymeyince üşüyüp hasta olacağını
- koşunca düşeceğini
- önceki akşamdan eşyalarını hazırlamazsan ertesi sabah unutacağını
- yemek yemeden okula gidersen çok acıkacağını
- çok aburcubur yersen karnının ağrıyacağını
- yemeklerini güzel yemezsen hasta olacağını
- çalışmazsan kötü not alacağını
- çok çalışırsan yüksek not alabileceğini
- oyuncağına iyi bakmazsan kırılacağını
- arkadaşlarının saçını böyle daha çok beğeneceğini
- odan dağınık olunca eşyalarını bulamayacağını
- arkadaşının arkasından konuşursan sana küseceğini
- sabah acele etmezsen servisi kaçıracağını
- korkacak birşey olmadığını
- bütün paranı abuk sabuk şeylere harcarsan, çok istediğin o elbise için paran kalmayacağını… gibi sayısız örnek var günlük hayatımızda.
Sadece “bak gördün mü söylemiştim” ile kalsak yine iyi, çoğu zaman bunun arkasına bir de “birşey biliyorum da söylüyorum, dinlesen ya beni, şu inadı bıraksan, bak sonunda yine benim dediğime geliyor…” gibi iletişimimizi iyice dibe çeken cümlelerin de pek faydası olmuyor.
Elbette kötü niyetle çocuğumuzu üzmek için söylemiyoruz, kendimizce onun bir ders almasını ve birşeyler öğrenmesini sağlamaya çalışıyoruz.
Sadece bunu biraz otomatiğe bağlı şekilde pek sonuçlarını düşünmeden yapıyoruz.
Farkında olmadığımız şey şu:
Öyle yapmadın böyle oldu…
Öyle yaptın böyle oldu…
Öyle yapmadın böyle olmadı…gibi cümlelerin verdiği öncelikli mesaj durumdan öğrenilecek ders yerine, sonuçta “benim” dediğime geldin” mesajı.
Bu tarz bir mesajı da kim sever ki?
Kendinizi düşünün, birisi size belli bir şekilde hareket etmenizi öğütlüyor ama siz farklı bir yol izliyorsunuz ve de umduğunuz sonuç olmuyor, sonra o kişi size (eşiniz, ebeveyniniz, arkadaşınız, müdürünüz vs) “ben sana söylemiştim böyle olur diye” diyor.
O anda kendinizi nasıl hissedersiniz?
Sizi bilmem ama ben çok sinirli hissediyorum ve o kişiyle o konuda konuşmak bile istemiyorum. Çünkü o anda ben zaten belki zor durumdayım veya üzgünüm, son ihtiyacım olan şey eleştirilmek.
En çok ihtiyacım olan şey de eğer bu konuda konuşmak istiyorsam birinin beni eleştirmeden empatik şekilde dinlemesi. Ben zaten bir ders alacaksam, o kendim bir şekilde sonuçlarını yaşayarak olacak, birisi bana “bak gördün mü ben sana söylemiştim” dediği için değil.
Keza tam tersi de geçerli.
Diyelim ki o kişinin önerisini uyguladınız ve istediğiniz sonuca ulaştınız ve o kişi “bak gördün mü işe yarar demiştim, biliyorum ben” diyor, yani sizin emek vererek elde ettiğiniz sonuçla ilgili krediyi o alıyor.
Sizin başarınızı kutlamak yerine yine olay onunla ilgili oluyor. Halbuki sadece “senin için çok mutlu oldum” demesi yeter de artar. Bu şekilde siz zaten başınız sıkıştığında tekrar tekrar bu insana gitmez misiniz?
Çocuklarımız için de benzer duygular geçerli.
“Gördün mü söylemiştim” tarzı cümleleri duydukları anda defans, inatlaşma, tartışma, sizi suçlama gibi duygular tetikleniyor. Bu duyguların olduğu yerde de gerçek bir öğrenme söz konusu olmadığına göre aslında farkında olmadan biraz kendi kuyumuzu kazıyor oluyoruz.
Bunun yerine önereceğim 2 farklı yol var:
1 – Doğal sonuçlarını yaşamasına fırsat vermek
Çocuğumuz gelip bize birşey söylemiyorsa, şikayet etmiyorsa, tepki göstermiyorsa, birçok durumda hiçbirşey söylememek ve durumun doğal sonuçlarını yaşamasına müsade etmek ona daha çok şey öğretiyor.
- Daha önce yemediği bir yemeği deneyip beğendiyse, zaten o yemekten keyif alması işin doğal sonucu.
- İyi çalışıp sınavdan yüksek not aldıysa, başarısı işin doğal sonucu. Çalışması ve sınav sonucu arasındaki bağlantı zaten kendi kafasında zamanla kurulacaktır.
- Ödevini yapmadan okula gitmesi sonucu öğretmeni karşısında kalacağı zor durum, davranışının doğal sonucu. Bizim söyleyeceğimiz herşeyden daha etkili bu.
- Sabah vaktinde kalkmayıp okula kahvaltı etmeden gidip öğlen yemeğine kadar tekrar tekrar aç kalıyorsa, açlık da yine davranışının doğal sonucu ve en iyi öğretmen.
Elbette burada bahsettiğimiz doğal sonuçlar yaşamalarına müsade ettiğimizde can güvenliklerini ve geleceklerini ciddi şekilde etkilemeyecek doğal sonuçlar. Okula giderken beden eğitimi kıyafetlerini unuttuğunda bunun doğal sonucunu yaşamasına müsade etmekle, üniversite sınavına giderken yanına kimliğini almayı unutması farklı şeyler. Burada artık kişisel mantığımız ve sağduyumuz devreye giriyor.
Küçük bir not daha: Benim kızlarım Maya ve Erin ile kullandığım ve çok benimsediğim bir cümle var, onu da paylaşmak isterim sizinle. Bir konuda hata yaptıklarında ve bunun sonucunu yaşıyor olduklarında uygun olduğunu hissettiğim durumlarda sadece “hayat tecrübesi” diyorum.
Burada da vermek istediğim mesaj, hepimiz hata yapabiliriz, bu da bize tecrübe kazandırır, hayat tecrübeleri özellikle de onlardan birşeyler öğreniyorsak çok kıymetli. Tabii bunu böyle uzun uzun söylemiyorum, sadece “hayat tecrübesi” dediğimde anlıyorlar zaten.
2 – Empati
Kendi davranışı sebebiyle bile olsa o anda onunla ilgili onu üzen veya kızdıran bir sonuç yaşıyorsa ve bununla ilgili tepkiler veriyorsa, o zaman işte “empati” devreye giriyor.
Ödevini yapmadığı veya evde unuttuğu için öğretmeninin karşısında zor durumda kalmışsa ve eve gelip ona ödevini çantasına koymasını hatırlatmadığınız için veya evde unuttuğu beden eğitimi kıyafetlerini okula götürmediğiniz için size kızıyorsa, belki de en güzel söylenecek şey “Zor durumda kalmışsın evet, üzgün görünüyorsun” deyip sarılmak, omuzunu sıvazlamak.
Sakinleştikten sonra da aklının dağınık olmadığı bir anda beraber oturup eğer isterse bir daha sefere hatırlayabilmesi için evde nasıl bir sisteme ihtiyacı var ve bu konuda beraber ne yapabilirsiniz, bunu konuşmak (odasına duvarına hatırlatma yazısı vs).
Veya arkasından dedikodu yaptığı için en yakın arkadaşı ona küstüyse ve bunun için evde gelip ağlıyorsa “çok üzgün görünüyorsun” deyip sadece sarılıp ağlayıp rahatlamasına fırsat vermek.
Sonra sakinleşince eğer isterse bunu nasıl etmeyi planladığıyla ilgili bir iki küçük soru da olabilir (tavsiye değil) ama o konuşmak isterse sadece, biz ısrar etmeden. Çünkü o zaten kendi düşe kalka bir çözüm bulacaktır.
Bizim ona karşı olan bu empatik tavrımız büyüdükçe onun kendi empati becerilerini geliştirmesine de destek olacaktır.
Bu konuya paralel olarak Çocuklarımıza Empati Öğretmenin Basit Bir Yolu yazımda yine günlük hayatta çocuklarınızla kullanabileceğiniz çok pratik bir ipucum daha var.
Özellikle çocuğunuzun uyumsuz davranışlar gösterdiği anlarda çok işinize yarayacağını düşünüyorum.
Sevgilerimle
Ahu