Soruldu ve Cevaplandı
Çocukların makul sınırlara ihtiyaçları olduğuna çok inanırım, tutarlılığa da.
Diğer taraftan haklı veya haksız, doğru veya yanlış, çocukların ihtiyaçları ve istekleri için mücadele etme haklarına da inanırım.
Her ne kadar bu benim ebeveyn olarak hayatımı zorlaştırıyor da olsa, her dediğime her zaman kayıtsız şartsız “tamam” demelerini istemem.
Saygılı ve sağlıklı bir şekilde konuşarak olması kaydıyla, bana makul gelen bazı durumlarda istekleri için mücadele etme, pazarlık yapma fırsatı veririm, bu yüzden bazen esnek davranırım ve beni ikna etme fırsatı veririm. Keza aynı şekilde eşim de böyle.
Bu sebeple de ailemizde bazı durumlarda sınırları tartışmasız çok net korurken, bazı durumlarda da pazarlığa açık davranırız.
Ben bu yaklaşımın kızlarımın iletişim becerileri üzerinde çok pozitif etkilerini gözlemliyorum, özellikle de isteklerini ve ihtiyaçlarını ifade ederken veya aramızda bir anlaşmazlık olduğunda.
Ancak bunun da elbette bir sınırı var, daha doğrusu olmalı bana göre.
Ne kadar güzel pazarlık yapsalar da ikna olmamış olabiliriz, uygun gelmiyor olabilir hala bize, o an ona izin vermek istemeyebiliriz birçok sebepten.
İşte o noktada çocuğun nerede duracağını bilmesi gerekiyor.
Ama nerede durması gerektiğini anlamak için beynimizi okuyamayacağına göre, bir işarete ihtiyacı var, yani daha konuşalım mı bu konuyu, tartışalım mı, yoksa gerek yok artık konuşmaya kararımız kesin mi.
İşte bunun çözümünü ben ebeveynlik becerileri konusunda danışmanlık yapan Amy McCready’nin bir yazısında buldum ve kendimce bize uygun hale adapte ettim.
Çözümün adı “Soruldu ve Cevaplandı” cümlesi.
Pazarlık yapmayacağınız ve kararınızın kesin olduğu konularda ve anlarda çocuğunuza bunun net bir işareti olarak bu cümleyi söylediğiniz zaman ve ardından kararınızla ilgili tutarlı kaldığınız zaman, çocuğunuz bir süre sonra bu cümleden sonra ısrar etmemeyi öğrenecektir.
Hoşlanmayacaktır belki, tepki verecektir kendince, kızacaktır vs ama en azından ısrar etmeyi bırakma ihtimali yüksek.
Tabii bunu yaparken en önemli şey, istediği şeyi neden istediğini anladığımızı söyleyip, hayır dememizin sebebini çok kısa bir cümle ile özetleyip, ardında “soruldu ve cevaplandı” dedikten sonra ağzımızı kapatıp başka hiçbirşey söylememek, çünkü o zaman olay uzar ve cümlenin gücü azalır, biz iyice sinirleniriz, büyük ihtimalle bağırırız ve iş amacından çıkar.
Bu cümleyi kullanmaya başlamadan önce çocuğa bunun ne demek olduğunu ve hangi durumlarda kullanacağımızı anlatmak gerekir ki, haksızlık olmasın, bilsin ne demek olduğunu tam olarak.
Mesela oyuncakçıya gittiniz. 1 oyuncak alabileceğini söylemiştiniz, ama başka bir oyuncak daha beğeniyor ve almak istediğini söylüyor.
Eğer emin değilseniz önce cevap vermeden 1-2 dakika düşünebilirsiniz (bana 1-2 dakika ver düşüneyim bile diyebilirsiniz gerekirse).
Eğer kesinlikle müsaade etmeyeceğinize karar verdiyseniz, önce “bu 2 oyuncağı da çok beğendiğini görüyorum, haklısın ikisi de çok güzel, bugün sadece 1 oyuncak almak uygun, istersen harçlıklarını biriktirip diğerini sonra alabilirsin” deyip tepkisini önce görebilirsiniz.
Belki “öfffleyip tamam” deyip olayı bitirecek. Eğer bitirmeyip uzatırsa, işte o zaman başka hiç birşey söylemeden “soruldu ve cevaplandı” diyebilirsiniz.
O noktadan sonra istediği kadar bağırabilir, kızabilir, ağlayabilir, kendini yerlere atabilir, yalvarabilir, almadığınız için sizden nefret ettiğini söyleyebilir, onun seçimi.
İsterseniz, müsaade ediyorsa yanında ona sarılıp krizinin geçmesini bekleyebilirsiniz, veya istemiyorsa yanında olmanızı, güvende olduğundan emin olacak şekilde uzakta bekleyebilirsiniz. Veya kucağınıza alıp sakin bir ortama götürüp krizinin geçmesini bekleyebilirsiniz.
İşin güzel tarafı, bu süreç üç beş kere yaşandıktan sonra eğer tutarlı davrandıysanız bu cümleyi söyledikten sonra çocuk artık nerede durması gerektiğini öğreniyor, en fazla “öffff” yapıp, biraz söylenip hayatına devam ediyor.
Ben bunu kendi kızlarımda uygulamaya başladığımda çok işimize yaradı, yani o noktada kasmamayı öğrendiler. Ne zaman pazarlığa açığız, ne zaman daha zorlamayıp durmaları lazım çok net anlamaya başladılar bu şekilde. Ancak şunu söylemeye başladılar:
“Nefret ediyorum bu cümleden”.
O noktada “kararımızın kesin ve değişmeyecek olduğu noktada bu cümle yerine hangi cümleyi kullanmak istersiniz işaret olarak” diye sordum onlara. Beraber düşündük taşındık ve “Nokta” kelimesini kullanmaya karar verdik.
Artık böyle durumlarda sadece “nokta” demem yeterli oluyor, üstelik de onların da benimsediği bir kelime olduğu için daha kolay kabul eder hale geldiler, daha az üfff/püfff oluyor (çoğu zaman).
Hatta şimdi şunu düşünüyorum, pazarlığa açık olduğum zaman da “virgül” mü desem diye, yani cümle bitmedi, pazarlığa açığım, tartışabiliriz anlamında.
Bir sorayım kızlara, bakalım ne diyecekler…
Bence nefis bir iletişim şekli, kısa, basit, net…nokta veya virgül…o kadar, vıdı vıdı yok, asabiyet yok, bağırma çağırma yok (en azından biz ebeveynler tarafından), daha ne olsun.
Sevgilerimle
Ahu