Sizi De Çocuğunuza Patlama Noktasına Getiren Sebep Bu Olabilir Mi?
Bir Cumartesi akşamüstü.
Kızlar sinemada, ben de keyifle çalışmak umuduyla oturdum bir kafeye, aldım çayımı, açtım bilgisayarımı.
Gel gelelim, ağlayan, bağıran, ailesinden kaçarak etrafta koşan, ailesine yoğun tepkiler veren pekçok çocuğu görmezden gelmem mümkün değildi.
Hadi görmezden geldim, sesler her saniye kulağımda çınlıyordu, duymazdan gelmem mümkün değildi.
Ailelere baktım, belli ki çocuklarını çok seven sevgi dolu aileler.
Onlar da keyifle, huzurla iki yudum birşeyler içmekten başka birşey istemiyorlar aslında.
Ama çaresizler ve o kadar sevgi ve ilgi gösterdikleri çocukları neden böyle yapıyor, büyük ihtimalle anlam veremiyorlar.
Tabii gördüğüm bu şekilde davranan çocukların çoğu 4-5 yaşın altında.
Saat akşam 19.30, artık pillerinin ve toleranslarının çok net bittiği ve şu an en yatakta (veya çocuk arabalarında dinlenir halde) olmaya ihtiyaç duydukları bir anda hala alışveriş merkezinde hareket, gürültü ve yetişkinlerin yorucu dünyası içinde oradan oraya aileleriyle sürüklenir durumdalar.
Ne kadar bağırsalar, ağlasalar, uyumsuz davranışlar gösterseler yeridir, pek denecek birşey yok.
Diğer taraftan bir ters durum daha var.
Ailelerin genelde başlangıç noktası en toleranslı halleri oluyor.
Tamamen çocuğun isteklerini yapmak üzere ailece hareket ediliyor, çocuk sınırları biraz zorlamaya başladı mı, ağlamasın diye pes edilip istedikleri yapılmaya başlanıyor ki ev dışında toplum içinde bu tip durumları yönetmek hiç kolay değil biliyorum.
Ama sürekli duyduğum şey “tamam ağlama yaparız, tamam bağırma gideriz, tamam sus alırız” gibi sözler. Fakat elbette çocuk bu durumdan da mutsuz çünkü sınırları net değil, nereye kadar test etmeye devam edebilir görmek istiyor ve uyumsuz davranışları iyice artmaya başlıyor.
Artık toleranslarının ve “tamam yaparızlarının” soruna gelen aile bireylerinin sabırları dibe vuruyor (insanlar sonuçta) ve başka ne yapacaklarını da bilmedikleri için çaresizlikten bu sefer çocuğa sert fiziksel hareketlerde bulunma, bağırma, sert sözler söyleme gibi çocuğun özgüvenini ve aile ile ilişkisini zedeleyici davranışlara yöneliyorlar.
Gördüğüm sert fiziksel hareketlerin dışında genelde duyduğum bazı sözler:
“Bak artık birazdan çok fena olacak”.
“Söz dinlemezsen baban çok kızacak”.
“Üf bıktım valla, ne halin varsa gör ben gidiyorum”.
“Bezdirdin beni, ne biçim çocuksun sen” gibi gibi…
Yani, ebeveynlikteki bir keskin uç, aşırı esnek, aşırı toleranslı, aşırı çocuk merkezli olmaksa, diğer keskin uç da bu şekilde istemeden de olsa özgüven ve ilişkiyi zedeleyici olmak.
Tabii ki hiçbirimiz ebeveyn olarak bu keskin uç noktalara gelmek istemiyoruz, sonuçta canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımız onlar.
Sadece şunun farkında olmak çok önemli ki, bizi bu patlama noktasına getiren sebep aslında çocuklarımızın davranışları değil (öyle gibi görünse de), onlara zamanında iş bu noktaya gelmeden koymadığımız net sınırlar.
Yani daha baştan, biz henüz kendimizi kaybetmemişken, sabrımız ve sakinliğimiz yerindeyken, çocuğun uyumsuz veya saygısız davranışına çok net ve kararlı şekilde bu sınırları koymaya başladığımızda iş büyümeden orada bitiyor ve de çocuğun test etmeye devam edecek bir motivasyonu kalmadığı için o da sakinleşmeye ve uyumlu hale gelmeye başlıyor.
Bizim de bağırma, patlama, sonradan kendimizi kötü hissedeceğimiz şeyler söyleme ihtimalimiz azalıyor.
Tabii dediğim gibi uyku saati geçmiş çocuğa bazen ne yapsanız boş, sınır koymakla uğraşmak yerine biran önce eve gidip yatırmak genelde en iyi çözüm, ama aşırı yorgun çocuğun uyuması da ayrı zorluk, neyse ayrı bir konu…
Ama özetle, yaşları kaç olursa olsun çocuklarımıza patlama noktasına gelmemizin en önemli sebeplerinden biri aslında onların bizi kızdıracak davranışları değil, bizim iş patlama noktasına gelmeden önce duruma net bir şekilde sınır koymuyor olmamız, “aman çocuğum üzülmesin, ağlamasın, tepki vermesin, bağırmasın” korkusuyla istediklerini yapıyor olmamız.
Bence bu çok kıymetli bir bilgi çünkü bunun farkında olmak çocuğunuzla olan ilişkinizdeki çatışmaları ve gerginlikleri oldukça azaltacağı için hem ilişkiniz çok daha keyifli bir boyuta gelir, hem de çocuğunuza pişman olacağınız davranışlarda bulunma ihtimaliniz oldukça azalır.
Bu iki uç duyguyu ben de kendi kızlarımda bazen yaşıyorum elbette.
Kendime göre oldukça sabırlı, anlayışlı ve toleranslı bir anne olduğumu düşünüyorum (tabii çocuklara sorsanız sınırsız aburcubur yiyemedikleri, sınırsız teknoloji kullanamadıkları veya her istedikleri alınmadığı için farklı şeyler söyleyebilirler, yapacak birşey yok!)
Ne zaman sabrımı ve sakinliğimi kaybedecek gibi kendimi hissetsem biliyorum ki o konuda makul sınırları aşmış ve beni ebeveyn olarak mutsuz edecek seviyede bir tolerans gösteriyorum ve biraz daha konu uzarsa patlayabilirim, sonrası da malum pişmanlık…
Bu da bana şu işareti veriyor, “Ahu, hemen bu konuyu burada noktala ve sınırı netleştir, işin tadı kaçıyor”.
Bunu da yapmanın pekçok farklı yolu var, duruma göre uygulamalar değişiyor ki sık sık bu yöntemleri sizlerle de paylaşıyorum.
Tabii her zaman, her durumu “muhteşem” yönettiğimi iddia edemem ama çoğu zaman gayet sağlıklı olduğunu hissettiğim bir şekilde kimse kimseye patlamadan, kırmadan, iletişimi zedelemeden sınırlar netleşip sorunlar çözülüyor.
Mesela eğer siz de çocuğunuza bir şeyi defalarca tekrarlamak durumunda kalıp sonra da sabrınız taşıp patlama noktasına gelen binlerce aileden biriyseniz “Vıdı Vıdıcı Ebeveyn Olmamanın 5 Yolu” yazım, bu konuda en yol gösteren, en beğenilen yazılardan.
Okumadıysanız, lütfen tıklayın, patlama noktasına ulaşmadan sağlıklı sınırlar çizebilme konusunda pekçok faydalı ipucu bulacağınıza inanıyorum.
Sonuç
Çocuklarımız “ilgimiz, sabrımız ve belli özgürlük alanlarına” ihtiyaç duyduğu gibi pekçok konuda “makul sınırlara” da ihtiyaçları var ve bu sınırları cesaretle, sevgiyle ve kararlılıkla çizmek de biz ebeveynlerin sorumluluğu.
Bundan çekinip kaçmaya çalıştığımız noktada işte bu iki keskin uçta gidip gelmeye çalışmak ailede herkese, en önemlisi çocuğumuzla olan ilişkimize zarar veriyor.
Teraziyi elimizden geldiğince bir taraf çok ağır basmadan dengede tutmaya çalışmak önemli.
Patlama noktasına gelmeden gereken sınırları çizmek önemli.
Çocuklarımızın uyku ihtiyaçlarına ve saatlerine saygı göstermek de, çocuğun ve ailenin genel huzurunda tarif edemeyeceğim kadar önemli.
Sevgilerimle
Ahu