Evlilikte Monotonluğu Kırıp, Heyecanı Arttırmanın 7 Yolu
Annelerin bana en sık getirdiği konulardan biri, evliliklerinde eşleriyle ilişkilerinin monotonlaşması ve paylaşımın azalması.
Bakın bu konuda çözüm arayan bir annenin cümleleri:
“Benim sıkıntım eşimle iletişimimizin kopması. Yani aslında eşimle sürekli kavga halinde de değiliz, gayet ideal gibi görünse de iletişimimizin artık çok monoton olduğu kanaatine varıyoruz ikimizde. Oturup konuşunca ikimiz de kabul ediyoruz, daha fazla çaba harcamamız gerektiğinde hem fikir oluyoruz ama iş yoğunluğumuz ve evde oğlumuzun sorumluluğu sanırım buna izin vermiyor. Acaba ne yapmak lazım?”
Tanıdık geldi mi?
Bu annenin bu konuda yalnız olmadığı kesin.
Neredeyse evli ve çocuklu çoğu ailenin ulaştığı nokta bu oluyor.
Ve maalesef bu durum bazen, bazı ailelerde daha sık ve yoğun anlaşmazlıkları veya cinsel hayatlarımızdaki kopuklukları arttırıyor çünkü birbirimizden fiziksel ve duygusal olarak uzaklaşmaya başladığımız noktada, birbirimize karşı olan toleransımız ve takdir duygularımız da zamanla azalıyor.
İlişki bir kısır döngüye giriyor.
İlişkilerimizin monotonlaşmasını engellemek, anne/baba olmanın yanı sıra aynı zamanda “sevgili” olma durumumuzu ve duygusal yakınlığımızı, heyecanımızı koruyabilmek için işte 7 yol:
1. Küçük kalp yakınlaştırma ve flört anları yaratmak
Damlaya damlaya göl olur derler ya; gün içine çaktırmadan serpiştirdiğimiz küçük kalp yakınlaştırma anları ve flörtler de işte bu misal, koşturmalı hayat temposu içinde bizi duygusal olarak birbirimize yakın tutan çok önemli anlar.
Onları küçümsememek ve bu anları yaratmak için sürekli fırsat kollamak lazım.
Tatlı bir romantik dokunuş veya bakış, hiç beklemediği bir anda arkadan gidip eşimize sarılıp onu şaşırtmak ve öpmek, iyi yaptığı ve çaba gösterdiği davranışlar için onu sözlerimizle takdir etmek, 20 dakikalık bir tavla oyunu, başınız omuzunda film izlemek, el ele tutuşmak, kısa bir “seni seviyorum, seni özledim” mesajı, 10 dakikalık bir kahve molası veya çay saati, omuzlarına yapacağımız kısa bir masaj, size komik gelen birşeyi paylaşıp beraber gülmek, sıradan bir araba yolculuğunu el ele tutuşarak romantik hale getirmek, yani kalplerinizi neler yakın tutuyorsa…
Anne ve babanın kalpleri birbirine ne kadar yakın ise, tartışmalar bir o kadar azaldığı gibi, anlaşmazlıkla da daha kolay çözülüyor. Kavga, patırtı, gürültü azalıyor.
Çocuğunuzla Kaliteli Zaman Geçirmek Düşündüğünüzden Çok Daha Kolay yazımda, aynı şeyi çocuklarımızla olan ilişkimiz için yazmıştım, dilerseniz okuyun.
2. “Eşimle zaman geçirirken çocuğumu ihmal mi ediyorum acaba” düşüncesinden kurtulmak ve ilişkinize yatırım yapmak
Yaptığımız çalışmalarda önce bana “eşimle geçirecek zamanım yok, çok yoğun çalışıyorum + ev işleri + çocuk vs” diyen anneler, zaman yaratma bölümüne bir çözüm bulduğumuzda bile, “ama çocuğumu bıraktığımda vicdan yapıyorum, suçluluk duyuyorum” gibi cümlelerle hala bu konuda direnç gösterebiliyorlar.
İlişkinize zaman ayırarak yaptığınız yatırım aslında aynı zamanda çocuğunuza da yaptığınız yatırım.
Çünkü eşlerin beraber mutluluğu evdeki huzurun, çocuğun mutluluğunun ve özgüveninin temeli.
İlişkimizi ihmal etmek, çocuğumuzu ihmal etmek ile eş değer bana göre.
Lütfen anneler:
Artık suçluluk duygusu OUT, eşimizle ilişkimize düzenli zaman ayırmak IN.
Eşinizle başbaşa zaman geçirmek için illa çocuğunuzu ihmal edeceksiniz diye birşey yok. Ertesi gün veya akşam da çocuğunuzla daha bol zaman geçirmek üzere program yaparsınız, olur biter.
Eğer ihmal edilecek birşeyler varsa bu siz, eşiniz veya çocuğunuz olmayın. Bırakın onlar ev işleri, facebook, daha az önemli başka şeyler ve başka insanlar olsun.
İşimizi Kolaylaştırmak Zorumuza mı Gidiyor? yazım bu konuda size destek verebilir.
3. Önceden randevulaşmak, plan yapmak
Bazen biz ebeveynler hayat telaşına o kadar kaptırıyoruz ki kendimizi, eğer özellikle takvimimizde önceden planlamazsak, bir bakıyoruz uzun süre başbaşa pek birşey yapmamışız.
Dolayısıyla böyle dönemlerde başbaşa dışarı çıkacağımız zamanlar veya romantik geceler için önceden randevulaşmak, birbirimize ayıracağımız başbaşa zamanları arttırabilir.
Önceden yaptığımız belki bir konsere gitme planı ve onun için çok önceden bileti almak, veya yıl içinde 2-3 günlük başbaşa minik bir tatil önceden planlamak gibi şeyler günlük hayatın yoğunluğunda kopan iletişimimizin tekrar güçlenmesine yardım edebilir.
Belki pek romantik gelmiyor bunlar kulağa ama bu şekilde birbirimize zaman ayırmak ve kopmamak, kopsak da çabuk toparlamak garanti oluyor.
Tabii diğer birçok zaman da “kalp yakınlaştırma anları” ile spontan hareket edilebilir. Fırsat bulduğumuz bir 30 dakika karşılıklı kahve içip sohbet etmek bile bizi tekrar bağlayabilir birbirimize.
4. Yeni ve değişik aktiviteler denemek, yeni yerler ve ortamlar keşfetmek
Monotonluğu kırmak için en güzel yöntemlerden biri, daha önce gitmediğiniz yerlere gitmek ve denemediğiniz aktiviteleri denemek.
Mesela biz eşimle yemek atölyelerine katılmaya başladık. Değişik ve daha önce hiç yapmadığımız birşey olduğu için ikimize de enerji ve adrenalin verdi, bu geceleri heyecanla bekler olduk.
Sizin için bu sinemaya gitmek olabilir, dans dersine gitmek olabilir, uzun zamandır adını duyduğunuz ama gitmediğiniz, merak ettiğiniz yeni bir restaurant olabilir, bir konser olabilir.
Ne olduğu da çok önemli değil, yeter ki sizi heyecanlandırsın, beraber iple çektiğiniz birşeyler olsun hayatınızda.
5. Kısa kaçamaklar ayarlamak
Senede mümkünse bir kere bile olsa başbaşa 2-3 gün farklı bir mekana seyahat etmek, monotonluğu kırmak için müthiş fırsat.
Bu şehir içinde veya dışında bir otelde kalmak bile olabilir, yeter ki evden ve rutin, monoton ortamınızdan uzakta başbaşa olma şansı olsun.
Sağolsunlar, genelde aile büyükleri, yakın arkadaşlar veya komşular çocuklara bakmak için zaten bu konularda oldukça destek veriyorlar, elinizdeki fırsatları ve kaynakları kullanıp, çok önceden planlayıp sene de bir kere bu tip bir kaçamak ayarlamak belki çok kolay değil ama imkansız da değil.
Önerim, eşinizle karşılıklı keyifli bir anınızda oturup, önümüzdeki 1-2 ay içinde (yaz harika bir fırsat), bu yaz ve sonbahar boyunca ilişkinize enerji ve renk katacak şeyleri belirleyip, hemen onlarla ilgili gerekli organizasyonları şimdiden yapmanız.
Bu, şimdiden takviminize, örneğin “15 Ağustos Cumartesi akşamı başbaşa sinema keyfi” şeklinde randevunuzu yazmanız veya Eylül’de 2 gün başbaşa “haftasonu tatili” kararı alıp bunu organize etmeye başlamanız demek.
Bu şekilde hayat yoğunluğunda kaybolmayıp, kendi hayatınızın ve ilişkinizin kontrolünü elinize alabilirsiniz.
6. Görüntümüze ve bakımımıza özen göstermek (her zaman olamasa da elimizden geldiğince)
İlişkilerimizde en monoton hale gelen şeylerden biri de öz bakımımız ve kıyafetlerimiz ile ilgili konular.
Eşimizle randevulaştığımız bir gece için, özenip manikür, pedikür, fön, makyaj ve kendimizi çekici hissedeceğimiz birşeyler giymek bile, monotonluğu kırıp, biraz heyecan katmak için bir yol.
Hatta sadece geceleri giydiğimiz normal sıradan pijamalarımızı bile değiştirip, yine rahat ama daha feminen geceliklerle yatmak bile monotonluğa ilaç olabiliyor bazen. Sadece sarılıp uyusak bile!
7. Cinsel hayatımızı canlı tutmak
Biz eşler anne/baba olmanın yanı sıra önce kadın ve erkeğiz, sevgiliyiz.
Bunu unutup sadece anne/baba olmaya başladığımız noktada hayat paylaşımları, anlayış, destek, iletişim azalıyor ve incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerden gerginlikler ve tartışmalar başlıyor.
Bir çiftin romantik/özel hayatı ilişkinin ve evliliğin tutkalı ama hayat telaşı ve yorgunluklar içinde en ihmal ettiğimiz konu haline gelebiliyor.
Çok bilinçli bir şekilde özel çaba sarfetmek gerekiyor ki, yıllar içinde “sevgili” olarak kalmaya devam edebilelim, monotonluğa müsade etmeyelim.
Biliyorum ki, bebeği veya çocuğunun gece uykusuyla ilgili sıkıntı çeken, gece çocuğu çok geç yatan, ebeveyn yatağında yatan veya gece sık uyanan ailelerin özel hayatı da ister istemez etkileniyor.
Çocuğu aylarca, hatta yıllarca kendi yataklarında yattığı için, ebeveyn yataklarını bırakıp, başka odada yatmak durumunda kalan veya ebeveyn yatağında eşiyle bir türlü yalnız kalamayan babalar var, biliyorum.
Bu konuda sıkıntınız var ise Uyku bölümüne göz atmanızı öneririm, hem ailenizin daha kaliteli uyku uyuyabilmesi, hem de eşinizle özel hayatınızı canlı tutabilmeniz için.
Sonuç:
Evet kabul ediyorum, genelde biz kadınlar ve anneler bu tip konularda ilk adımı atan ve çaba sarfeden taraf oluyoruz.
Ama lütfen “niye hep ben uğraşıyorum, biraz da o uğraşsın” demeyin ve bunları önce kendi mutluluğunuz için yapmaya çalışın.
KENDİ MUTLULUĞUMUZU YARATMAKTAN YİNE KENDİMİZ SORUMLUYUZ!
Sizin çabalarınız karşısında zamanla, eşiniz de bunlardan ilham alıp, ilişkinizi daha sıcak tutmak ve hayatı daha fazla paylaşmak adına daha çok çaba sarfetmeye başlayabilir.
Sevgilerimle
Ahu