Betül Mardin’den İyi Yaşlanmanın Sırları
Ne şanslıyım ki, birgün Betül Mardin’in Teşvikiye’deki evinde “Betül Mardin ile İyi Yaşlanmak” konulu söyleşiye katılma imkanım oldu.
Betül Mardin bu yazıyı yazdığım 2015 yılı itibariyle 88 yaşında ve benim gözümde hayatını dibine kadar yaşamış ve kişisel potansiyelini de dibine kadar kullanmış bir kişi.
Böyle bir kişinin yaşam felsefesini ve kişisel gelişim sırlarını kendi ağzından dinleme fırsatını yakalamışken kaçırmadım ve başarı hikayelerini sizlerle de paylaşmayı çok sevdiğim için bu yazının konusu Betül Mardin oldu.
Betül Mardin denince akla “Halkla İlişkiler Duayeni” kelimeleri geliyor, ama ben onun bundan çok daha fazlası olduğunu bu söyleşide anladım.
Mesela 4-5 yaşlarına kadar konuşamamış, kendini “dilsiz” olarak tanımlıyor. Sebep olarak da aile içinde çok fazla yabancı dil konuşulmasına bağlıyor. Ama azmetmiş daha o yaşlarda, kendisini odasına kapatıp aynanın karşısında durmadan konuşma pratiği yapmış ve bu sıkıntıyı geride bırakmış.
Okuldaki yüksek başarısı sebebiyle, yaşı akranlarından çok daha küçükken Robert Kolej’e başvurmuş, ancak küçük olduğu için almak istememişler önce. Sonra belli bir not seviyesini tutturmak kaydıyla almayı kabul etmişler ve Betül Mardin yüksek azmiyle tüm kriterleri tutturup Robert Kolej’den mezun olmuş.
Zannederdim ki kariyerinin tamamı Halkla İlişkiler mesleği üzerine kurulu. Halbuki önce Gazetecilikle başlamış, ardından Radyo ve Televizyonculuk alanında çalışmış.
Aslında 20’li ve 30’lu yaşlarındaki tüm farklı tecrübeleri, bir nevi 40 yaş civarı başlayacağı Halkla İlişkiler mesleğinin altyapısını oluşturmuş. O yaştan itibaren de kendini bu mesleğin Türkiye’deki gelişimine adamış ve kendisiyle beraber bu meslek yıllar içinde popüler ve saygın hale gelmiş.
Hatta başarıları Türkiye ile de sınırlı kalmamış ve Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin (IPRA) başkanlığına kadar yükselip ve bu göreviyle de IPRA’nın ilk Türk kadın başkanı olmuş.
Ardından aynı dernek tarafından kendisine verilen “Member Emeritus” unvanıyla da, dünyada sayılı kişide olan bu ödülle, halkla ilişkiler alanında artık “guru” pozisyonunu sağlamlaştırmış.
Bugün halen 88 yaşında, İletişim Fakültesinde kendi alanında dersler ve eğitimlerveriyor, bilgilerini ve tecrübelerini paylaşıyor. Ödülleri say say bitmez.
Ama Betül Mardin’i “Betül Mardin” yapan bana göre sadece mesleğindeki başarısı değil, doğallığı, etrafa yaydığı sıcacık enerji ve yıllar boyu takip ettiği temel yaşam prensipleri.
Mesela bunlardan bazıları:
Diyor ki…
- Çalışmak, çalışmak, çalışmak…yani meslek sahibi olmak. Bugün sahip olduğun mal mülk yarın olmayabilir ama bir mesleğin, işin olursa hep ayakta kalırsın. Ne olursa olsun herkesin çalışması ve bir ekmek kapısı olması çok önemli.
- Hayatını planlayacaksın ve hedefler koyacaksın. Elbette herşey planladığın gibi olmayacaktır ama sen yine de hayatını ve kendini kendi istediğin gibi tasarlamak üzere hedefler koyacaksın ve planların bozulduğu noktada da yeni rotalar belirleyeceksin. Kendi istediğin hayatı yaratmak ve yaşamak üzere sen atak davranmazsan, başkaları seni ve hayatını yönetir, mutsuz olursun. Hayatına sahip çıkacaksın.
- Çözüm odaklı olacaksın, bir sorunu çözmek gerektiğinde elini taşın altına koyup, zor da olsa işten kaçmadan gerekeni yapacaksın.
- Aile çok önemli. Hayatlar ne kadar yoğun olursa olsun ailenin sürekli iletişim halinde olması gerek.
- Kendi kişisel, değerlerin ve prensiplerin olacak (mesela kendisi 3S’nin tanıtımını yapmamaya yeminli, sigara, siyaset, silah).
- Kendine bakacaksın, sağlığına, yemene içmene, sporuna dikkat edeceksin.
Evet belki bunlar heryerde duyduğumuz klasik öğütler ama bunları 88 yaşına gelmiş ve söyledikleriyle değil yaptıklarıyla ve gerçek hayatıyla bu öğütlerin arkasında duran birinden duymak bambaşka tabii.
Son olarak benim kendimce bana önemli gelen 2 önemli gözlemim oldu kendisiyle ilgili:
- 2 çocuk annesi olarak, üstelikte boşanmış olduğu için, çocuklarını sorumluluğunu büyük ölçüde kendisi taşıyan bir anne olarak, hem bu kadar hayallerinin, hedeflerinin peşinden koşup, hem de birbirine bu kadar bağlı bir aile ortamı yaratmış olmasını çok takdir ettim. Çünkü yeri gelmiş mesleği gereği çocuklarından zaman zaman ayrı kalmış, hep çalışmış, ama bu dengeyi kurmanın hep bir yolunu bulmuş. Demek ki çocuklarla sadece ne kadar zaman geçirdiğimiz değil, nasıl zaman geçirdiğimiz çok önemli. Ve de çalışan anne olmak demek, ihmal edilmiş mutsuz çocuklar yetiştirmek anlamına gelmiyor. Tam tersi çocuklarına hep azmi ve yaşam enerjisi ile model olmuş, yaşamlarına renk getirmiş.
- Doğallığı beni çok etkiledi. Yani “Halkla İlişkiler” denince insanın aklına “imaj” konusu geliyor. Betül Mardin’in evet belli bir imajı var (topuzu, fuları vs) ama davranışları, sözleri, beden dili o zaman doğal ve olduğu gibi ki. O topuzlu, fularlı jilet gibi görüntü ile sözleri ve beden dilindeki rahatlık neredeyse tezat (yeri geliyor argo da konuşuyor, hiçbirşeyi söylemekten çekinmiyor). Olduğundan farklı bir imaj yaratmaya çalışmıyor, başkaları gibi olmaya çalışmıyor, kendini çok iyi tanıyor ve öz kimliğine sahip çıkarakyaşıyor. Büyük ihtimalle işinde de bu kadar başarılı olmasının sebeplerinden biri de bu.
Sonuç itibariyle, hepimiz gibi o da etten kemikten bir insan, elbet hataları olmuştur, olacaktır da.
Diğer taraftan özellikle kadınlar adına bir çok konuda gurur kaynağı ve rol model.
Onun meslek hayatında başardıklarını bugün dahi başarmak kolay değilken, onun gençlik döneminde kadınların profesyonel hayatta çalışmasının, yükselmesinin, bağımsızlığının pek de desteklenmediği bir dönemde bunları başarmış olması, insanın gerçekten isterse aklına koyduğu hemen herşeyi başarabileceğinin kanıtı. Yeter ki bunun için azmetsin, çalışsın, uğraşsın, gerisi geliyor bir şekilde.
Sevgilerimle
Ahu